Namluya Ne Kadar Yakınsınız?
Bu yaşamda maalesef bazılarımız namluya daha yakın ve yakın oldu. Konu intihar olduğunda her zaman geniş yelpazeli risk çeşitlerini göz önünde bulundurmak zorundayız. Riskleri araştırmak, onları anlamak intihar olgusunda bize büyük bir avantaj sağladı ve değerli ruh sağlığı çalışanları, araştırmacıları bize bu konuda çok fazla veri sundular.
Ana konuya dönmeden önce onlara bu konudaki hassasiyetleri ve özverileri için teşekkür etmek isterim. Bu yazıda intihar için risk faktörlerini okumalarımız ışığında sizlere aktaracağız. İlk olarak 2 kavramın farklılığından bahsedilmesi doğru olacak; “İntihar girişimi” ve “ intihar etmek veya tamamlanmış intihar” kavramları birbirlerinden temelde bir sebepten ayrılıyorlar; intiharın başarılı olması.
Kolayca anlaşılabilir bir nedenden ayrılıyor olsalar da konu risklere geldiğinde bu iki kavram bazı noktalarda birbirlerinin tam karşısında veriler verebiliyor. Bu küçük açıklamadan sonra asıl konumuza girizgah yapabiliriz:
Konu intihar olduğunda uzmanlar bu olguya tek bir çerçeveden bakamazlar. Çünkü insan “biyopsikososyaldir” ve bu yüzden intihar davranışı da tek katmanlı değildir. Yani intihar; çevresel, psikolojik ve biyolojik faktörlerden etkilenir. İlk olarak biyolojik risklerden bahsedelim:
- Ailede intihar öyküsünün olması: Yapılan ikiz çalışmaları ve diğer aile incelemelerinde intihar öykülü bir aile üyesine sahip bireyler intihara daha meyilli olduğu görülmüş. Bu durum hem genetik açıdan (psikolojik rahatsızlıkların genetik geçişi) hem de psikososyal açıdan (model alma) açıklanabilir.
- Serotonin seviyesindeki problemler: Birçok araştırma serotonerjik sinapsların hipoaktivitesinin (az çalışması) intihar davranışı ile ilişkili görüyor. Farklı bir araştırmada ise düşük serotonin seviyesinin depresif veya psikotik bireylerde intihar davranışına yordayıcı bir faktör olabileceği öne sürülmüş.
- Fiziksel hastalıklara sahip olmak: Kanser hastalarının (bir psikiyatrik tanısı olmayanlarla araştırma yapılmış) intihar riskinin 2-4 kat arttığı bildirilmiş. Böbrek yetmezliğine sahip bireylerin intihar riskinin dişe dokunur düzeyde arttığı da saptanmış.
Elbette bu tarz fiziksel hastalıklara sahip insanların intihar riskinin artışının sebebi sadece kişilerin bu hastalıklara sahip olması değil; sosyal desteğin yoksunluğu, ekonomik problemler, boşanma gibi problemler de ayrıca sebep gösterilebilir.
- Beyin hasarı ve nörolojik rahatsızlıklar: Çalışmalar epilepsi, huntington hastalığı, beyin tümörleri gibi sinir sistemi rahatsızlıklarının intihar riskini arttırdığını ortaya koymuş. Ayrıca bu rahatsızlıkların yanında beyin travmalarının da intihar riskini arttıracağı ve intihar veya depresif düşüncelere karşı koyma yetilerinin azalacağı öne sürülmüş.
Psikolojik sebeplerden (psikolojik sebeplerden kasıt; psikolojik rahatsızlıklardır) bahsedecek olursak:
- Psikiyatrik tanıya sahip olmak: İntihar konusunda, psikolojik rahatsızlıkların rolünün büyük olması su götürmez bir gerçek. Yüzdelik ile ifade edecek olursak intihar etmiş kişilerin bir psikiyatrik tanıya sahip olma oranı %90.
- Depresyon: Depresyon tanısı almış kişilerin intihar riski %15’tir. Depresyon dışında (şizofreni, madde ve alkol kullanımı bozukluğu, kişilik bozuklukları, manik-depresyon gibi) başka bozukluklara sahip kişilerin intihar öykülerinde ise %80 oranla depresif dönemlerinde oldukları saptanmıştır. Erken yaş, alkol kullanım bozukluğu, umutsuzluk, dürtüsel kişilik özellikleri, sosyal desteğin olmaması gibi maddeler depresif kişilerde intihar riskini arttırır.
- Şizofreni: Şizofreni hastalarında intihar sonucu ölüm oranı yüksektir (%8.5/10). Genelde psikotik bireylerin intihar hikayeleri gözümüzde psikozlarından kaynaklanıyor şeklinde canlansa da esasında şizofreni ve diğer psikotik bozukluklarda psikoz nedeni ile intihar oranı düşüktür. Bu kişilerin intihar sebepleri daha çok depresyon ile ilişkilidir. Birden fazla kez hastane yatışı, yüksek IQ, madde ve alkol kullanım bozuklukları, erke olma, sosyal izolasyon gibi sebepler bu grupta intihar riskini arttırmakta olduğu bildirilmiştir.
- Alkol kullanım bozuklukları: Bu bireylerde yaşam boyu intihar oranı %2,2-3,4 arasındadır. Bu kişilerin patolojilerinden ziyade daha çok erkek olmaları, işsizlik, sosyal ilişkilerin azalması ve eş zamanlı depresyon gibi faktörlerden dolayı intihar riskleri yükseliyor.
- Madde kullanım bozuklukları: İntihar riskini 2-4 kat arttırmakta olup intihar nedeni ile hayatını kaybetmiş genç ve ergenlerde sık görülen bir ölüm sebebidir. Madde kullanımı sebebi ile intihar eden bireylerin %45’i yüksek doz ile intihar etmektedir. Ailevi sorunlar, çocukluk çağı travmaları ve ihmalleri madde kullanım bozukluğuna sahip bireylerde intihar riskini arttırmaktadır. Ayrıca madde kullanım bozukluğu eşlik ettiği diğer psikolojik bozukluklarda intihar riskini arttırmaktadır.
- Kişilik bozuklukları: Kişilik bozukluğuna sahip bireylerin intihar riski ,genel popülasyona göre, 7 kat artmıştır. Ayrıca kişilik bozuklukları bireyi depresyon, alkol ve madde kullanım bozuklukları, anksiyete gibi diğer intihara yatkınlık yapabilecek psikopatolojilere de yakın hale getirir. Çocukluk çağı cinsel istismar öyküsü, işsizlik, sosyal ilişkilerde kayıp, ekonomik problemler ve dürtüsellik gibi faktörler kişilik bozukluğuna sahip bireylerde intihar davranışı tetikleyebilir.
- Kaygı bozuklukları: Diğer duygu-durum bozukluklarına göre daha az intihar riski olduğu bildirilmesine karşın intihar riskini 6-10 kat arttırabilmektedir. Herhangi bir zamanda intihar girişimleri ise %20’dir. Bu oranların yüksekliğinin bir diğer sebebi de kaygı bozukluğuna çoğu zaman depresyonun, madde ve alkol kullanım bozuklukları gibi farklı rahatsızlıkların eşlik etmesidir. Öyle ki kaygı bozukluklarında intihar hikayelerinden depresyon dışlandığı zaman bu oran %72 ye inmektedir.
Çevresel riskler ise şunlardır:
- Ailevi problemler: Yapılan birçok çalışma sağlıksız bir aile yaşantısının intihar riskini arttırdığını göstermiştir. Parçalanmış bir aileden geliyor olmak, boşanmak, eş veya çekirdek aileden birinin ölümü, aile içi geçimsizlik ve şiddet intihar riskini yükseltiyor.
- Ekonomik problemler: İşsizlik ve ekonomik problemler yapılan çalışmaların büyük bir çoğunluğunda saptanmış olan, intihar riskini arttırıcı faktördür. Ayrıca ekonomik problemler yaşayan insanların belli bir kısmının buna bağlı olarak sağlık güvencesi olmamakta ve bu yüzden intihara, psikolojik rahatsızlıklara yönelik tedavi alınamaması da bahsedilmesi gereken bir etkendir.
- Göç: Yaşam yerinin değişikliği, ilk 12 ay içerisinde intihar riskini arttırdığı araştırmacılar tarafından ortaya konuldu. Ülke dışına göçenlerin gerek dil gerek kültür bilmemesinden ötürü de psikolojik rahatsızlıklarına yönelik tedavi almakta zorlanması, dışlanma, uyum sağlayamama gibi etkenler intihar açısından risk oluşturabilir.
- Ateşli silahlara yakınlık: Evde veya ulaşılabilecek bir yerde ateşli bir silah bulunmasının intihar riskini arttırdığı gözlemlenmiş. Özellikle ateşli silahlara yakınlık 45 yaşından genç erkeklerde intihar riskini yükseltmektedir. Elbette ateşli silahlara erişimi kısıtlamak intihar girişimlerini azaltmayacaktır lakin intihar girişiminde hastayı ölümden döndürmek konusunda sağlık çalışanlarına avantaj sağlayacağı ortadadır.
- Adli problemler: Tutuklanma, gözaltına alınma, soruşturmaya sahip olmak intihar riskini yükselttiği bildirilmiş ancak bu durum intihara yatkınlaştırabilecek bir psikopatolojiye sahip olma ile de ilgili olabilir.
İntiharı biyolojik, psikolojik ve çevresel olarak okumalarımız ışığında açıkladık lakin ne çevresel ne de biyolojik faktörlere eklemediğimiz bir maddeden de bahsedilmesi gerek:
Cinsiyet faktörü: Aslında ” herhangi bir cinsiyete sahip olmak sizi daha intihara meyilli bir birey yapar mı?” sorusunun cevabını tam olarak verememekteyiz yazarlar olarak. Başta bahsettiğimiz uyarı devreye giriyor çünkü. Oradan “intihar girişimi ve tamamlanmış intihar davranışı” hakkında bu kavramların farklı verilere yol açtığını belirtmiştik.
Cinsiyet konusunda bu farklılığı örneklendirebiliriz mesela. Evet; erkekler, kadınlara bakıldığında 3.5 kat daha fazla intihar “ediyorlar” lakin konu intihar girişimlerine geldiğinde kadınlar, erkeklerden 4 kat daha fazla intihar “girişiminde” bulunmuşlar. Elbette, şunu unutmamak lazım; erkekler intihar konusunda kadınlara nazaran daha az destek alıyorlar ve intihar biçimleri daha şiddetli oluyor.
Bu maddeyi intihar açısından iki grupta da inceleyebileceğimiz için tekrara düşmemek adına ayrı bir şekilde vermeyi uygun gördük.
İntihar açısından risklerden bahsetmiş bulunmaktayız. Bu yazıyı okuduktan sonra bu risklerin hayatınızda olduğunu fark ederseniz lütfen psikolojik bir destek alınız. Eğer intihar düşünceleri ile boğuşuyorsanız veya yakınınız boğuşuyor ise ve nasıl bir adım atacağınızı bilmiyorsanız sayfamızdaki “İntiharı Önlemek Mümkün mü?” adlı yazımıza göz atabilirsiniz. Hiçbir şey hayatınızdan daha değerli değil, sağlıkla ve güzellikle yaşayın!
Görüşmek üzere
Kaynakça
Ekici ve ark. İntihar riskini arttıran psikososyal etmenler, Anadolu Psikiyatri Dergisi 2001; 2(4): 204-212
Can ve Sayıl, Yineleyici İntihar Girişimleri, Kriz Dergisi 12 (3): 53-62
Şevik ve ark. İntihar Girişimlerinin İncelenmesi: Risk ve Takip, Klinik Psikiyatri 2012;15:218-225
Atay ve Gündoğar, İntihar Davranışında Risk Faktörleri: Bir Gözden Geçirme, Kriz Dergisi 12 (3): 39-52
Güleç, Psikiyatrik Bozukluklar ve İntihar, Turkiye Klinikleri J Psychiatry-Special Topics 2016;9(3):21-5
Çeliker, A. R. İntihar Girişiminde Psikiyatrik Yaklaşım. Düşünen Adam 2-3.
Https://dusunenadamdergisi.org
Ünal, E. İntihar Değerlendirmesi.
James N. Butcher, Susan Mineka, Jill M. Hooley, Anormal psikoloji, kaknüs yayınları, 1. Basım, 2013, İstanbul
A.Aslı Bekar/ Demokrasi Üni. Psikoloji Öğrencisi
Zeliha Kızılbağlı / Demokrasi Üni. Psikoloji Öğrencisi